Ticari Hayat Gazetesi Röportajımız

 

Ticari Hayat gazetesinde TÜSİAV Başkanı Sn Veli Sarıtoprak’ın benimle gerçekleştirdiği röportajımı yayınlıyorum. Çok keyifli bir röportajdı. Veli Sarıtoprak’a böylesine değerli bir köşeye bizi layık gördüğü için sonsuz teşekkürler. :)))

Veli Sarıtoprak:Bize kendinizden bahseder misiniz? (Sizi tanıyabilir miyiz?)

Sermin Kumdakcı: 1977 yılında Ankara’da doğdum ve büyüdüm. Lisans eğitimimi Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimimi de Başkent Üniversitesi Odyoloji ve Konuşma, Ses Bozuklukları bölümünde tamamladım. Mezuniyetten sonra iş yaşantıma Ankara’da , özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde engelli çocuklarla çalışarak başladım. Çeşitli rehabilitasyon merkezlerinde eğitimci, eğitim koordinatörü ve müdür olarak çalıştım. Yüksek lisans eğitimimden sonraki iş hayatım konuşma bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerle devam etti. Şu anda Fonomer’de konuşma bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerle çalışıyorum. Mesleki gelişimin deneyimle olduğu kadar sonrasında alınan eğitimlerle devam etmesi gerektiğini düşündüğümden 20 yıldır kendimi sürekli geliştiriyorum. Mesleki eğitim programlarına katılarak çeşitli tamamlayıcı kurs ve programlarla alt yapımı güçlendiriyorum. İşimden büyük keyif alıyorum ve her yaş grubu bireyle çok severek çalışıyorum. Evli ve 2 çocuk annesiyim.

 

Veli Sarıtoprak:Fonomer ekibinde kimler var? Ne tür hizmetler veriyorsunuz?

Sermin Kumdakcı:Fonomer’de KBB Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Haldun Oğuz ile birlikte çalışıyoruz. Kliniğimizde konuşma bozukluklarının yanı sıra ses hastalıkları, kulak burun boğaz hastalıkları, işitme ve denge bozuklukları üzerine de terapi ve tedavi hizmetleri ekibimizce yürütülmektedir. Tüm bunların yanında çocuk gelişimi ve eğitimine yönelik değerlendirme ve danışmanlık hizmetleri ile de ailelere destek oluyoruz. Sağlık hizmetleri multidisipliner bakış açısı ile yürütülmesi gereken bir sektör olduğundan gerektiğinde farklı meslek gruplarından da destek alıyoruz.

 

Veli Sarıtoprak:Konuşma bozukluklarına yönelik terapiden kimler faydalanabiliyor?

Sermin Kumdakcı:Konuşma bozukluğu olan çocuklardan yetişkinlere kadar her yaş grubu kişiler dil ve konuşma terapisinden faydalanabiliyor. Çeşitli tanı almış yetişkin ve çocukların yanında değerlendirme ve tanı koyma hizmetleri de veriyoruz. Gecikmiş konuşma, artikülasyon bozukluğu, kekemelik, hızlı, bozuk konuşma, işitme kaybına bağlı konuşma bozuklukları, motor konuşma bozuklukları, yarık damak dudak, çeşitli dil bozuklukları, disleksi, selektif mutizm ya da yetişkinlerde beyin hasarı sonucu görülen dil ve konuşma kaybı gibi konuşma bozukluklarına yönelik çalışıyoruz.

 

V.S:Değerlendirme ve tanı koyma aşaması nasıl yürüyor?

S.K:Kliniğimize gelen her çocuk ve yetişkin için mutlaka genel bir gelişim ve dil-konuşma gelişimi değerlendirmesi yapıyorum. Gerekli gördüğüm taktirde diğer muayene ve test (odyolojik testler, KBB muayene sonuçları, MR….vb)bulguları ve kişinin öyküsü ışığında konuşma bozukluğunun tipi ve şiddeti konusunda aileleri bilgilendiriyorum. Tüm bunların yanında çocuğunun gelişimi ile şüphe ve terddütleri olan ailelerle de çalışıyorum. Çocuğun gelişiminde yaşıtlarına göre herhangi bir aksama ya da gecikme olup olmadığını değerlendiriyorum.

 

V.S:Size danışan kişiler terapiye ne zaman başlıyorlar?

S.K:Değerlendirme aşamasından sonra eğer çocuk ya da yetişkinin gerçekten terapiye ihtiyacı var ise hemen bir sonraki seansta terapiye başlıyorum. Tabii ki kişinin ihtiyacına, yaşına ya da konuşma bozukluğunun türüne göre seans aralıklarını belirliyoruz ancak ideali en az haftada 1 olmak üzere, kişiden kişiye değişiyor. Sadece şehir dışından gelen hastalarım olduğunda paket program şeklinde çalışıyoruz. Bu ayda 1-2 hafta boyunca her gün ya da 2 haftada 3’er seans gibi ailenin alabileceği ve çocuğun ya da yetişkinin sıkılmayacağı, verimli çalışabileceği maksimum sıklıkla çalışıyoruz.

Terapiye ihtiyacı olmayan çocuklarda ev eğitim programı veriyorum. Ev, okul ortamının düzenlenmesi ve/veya gerektiğinde kreş/okul yönlendirmesi yapıp, düzenli aralıklarla kontrol seansları şeklinde gelişimini takip ediyorum.

 

V.S:Fonomer’e çoğunlukla ne tür konuşma bozukluğu olan kişiler geliyor?

 S.K:Her tür konuşma bozukluğuna yönelik hasta profilimiz var ancak çoğunlukla, zihinsel herhangi bir problemi olmamasına rağmen 2,5-3,5 yaş aralığında konuşmayan çocuklar gelmektedir. Bunun sebebini de malesef günümüzün en büyük problemlerinden biri olan televizyon, tablet ve telefona aşırı maruz kalma sonucu oluşan uyaran eksikliğine bağlıyorum. Gecikmiş konuşma genetik olabileceği gibi büyük kısmında bu tür uyaran eksikliği ile karşılaşıyorum. 2,5-3 yaşındaki bir çocuğun günde en fazla yarımşar saatten iki kez olmak üzere 1 saat televizyon izlemesi veya yarım saat tablet, telefonla (interaktif oyunlar olmak koşulu ile ) oynaması yeterli olmaktadır. Televizyon , tablet ve telefon oyunlarının oynanması ise çocuğun yanında bir yetişkinin refakat etmesi ve izlediği program ya da oynadığı oyun hakkında konuşmaları koşulu ile kabul edilebilir olmaktadır.

Gecikmiş konuşmanın yanında artikülasyon/fonolojik bozukluklar ve kekemelik de en sık başvuran konuşma bozukluğu grubu içinde yer almaktadır.

 

V.S:Kekemeliğe yönelik ne tür bir terapi uyguluyorsunuz?

 S.K:Okul öncesi dönem çocuklarında görülen kekemeliğe yönelik İngiltere’de Lidcombe Terapi Programı eğitimini aldım. Bu terapi programı sadece uygulama sertifikası bulunan kişilerce uygulanması gereken ve 3 – 6 yaş arası okul öncesi dönem çocuklarında görülen kekemeliğe yönelik bir terapi programıdır. Bu nedenle ailelerin terapistlerine bu programı uygulama yetkisi olup olmadığını sormaları en büyük haklarıdır. Lidcombe terapi programında öncelikle aile eğitiyoruz. Çocuk aile ve terapistle beraber çalışır. Çocuğun kekemeliğine değil akıcı konuşmasına odaklanıyoruz. Oyun temelli bir terapi programı olduğu için çocuklar sıkılmadan, keyif alarak katılıyorlar.

Okul çağı, ergen ve yetişkinlerde de yaş grubuna uygun, akıcılığı artırmaya yönelik çeşitli terapi teknikleri kullanıyorum.

V.S:Ülkemizde ve yurt dışında konuşma bozuklukları uzmanlığını kıyasladığınızda ne tür farklar görüyorsunuz?

 

S.K:Öncelikle kaynak ve araştırmalar açısından baktığımızda Türkiye’de yeterli bilgi ve materyal kaynaklarına ulaşamıyoruz. İşimiz gereği özellikle çocuklarla çalışırken çok fazla materyal kullanıyoruz. Bu yüzden konuşma terapistliğinin en çok vakit alan kısımlarından birisi de materyal hazırlama süreci oluyor. Zamanın tasarrufu açısından hazır materyallere ulaşmak istediğimiz zaman ulaşım sadece internet ortamında yabancı kaynaklardan olabiliyor.

Bunun dışında ülkemizde konuşma bozukluklarına yönelik yapılan bilimsel araştırmalar malesef çok yeterli değil. Türkçe diline yönelik bulgulara ulaşılması gerektiğinde bazen yabancı bir dile yönelik yapılmış yabancı çalışmalar bize doğru bilgiyi vermiyor çünkü her dilin kendine özel bir fonolojik ve gramatik yapısı var.

Ülkemizde konuşma bozuklukları uzmanlığı diğer meslek gruplarına göre daha emekleme aşamasında olan bir alan. Özellikle büyük şehirler dışında diğer şehirlerde konuşma bozukluğu olan kişilerin ve/veya ailelerin bir uzmana ulaşmaları son derece sıkıntılı bir süreç çünkü küçük şehirlerde sadece özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde bu hizmet veriliyor ancak konuşma bozuklukları uzmanı veya dil ve konuşma terapisti bulunan rehabilitasyon merkezi de yeterli sayıda olmuyor. Bu yüzden şehir dışından çok fazla hastamız geliyor.

Yurt dışında baktığımızda neredeyse her mahallede bir ilkokulda ve hastanede konuşma patoloğu bulunmakta, kişilerin bu hizmete ulaşabilmeleri son derece kolay olabilmektedir.

 

 

V.S:Konuşma bozuklukları sektörünün sorunları nelerdir?

 S.K:Sektörün en büyük sıkıntılarından birinin herhangi bir konuşma bozukluğu terapi programına katılıp, sertifika almış kişilerin konuşma terapisi vermeleri olduğunu düşünüyorum. Dil ve konuşma terapistliği sertifika programı adı altında 3-4 aylık kurslarla anatomi bilmeden, beyni ve fonksiyonlarını tanımadan, işitme ve konuşma süreçlerini tanımadan sadece verilen teknikleri öğrenip, uygulayan kişilerin malesef bu işi yapması çok büyük bir yanılgıdır. Sık sık gördüğümüz “14 günde kekemeliğe son” gibi ilanlarla da uzman olmayıp insanlara kendilerini terapist diye tanıtan kişiler malesef sürekli merkezler açmaktadır. Bu kişiler sadece umut tacirliği yapmakta ve üstüne kendilerine başvuran kişilere anlık çözümler sunmaktadırlar. Halbuki terapi sadece terapi odasını kapsamaz. Asıl amaç kişinin doğru ve akıcı konuşma becerisini tüm hayatına genelleyebilmesidir. Çünkü yaşamı terapi odasından değil dışarıdaki hayattan ibarettir. Her tür konuşma bozukluğunda çocuğun ya da yetişkinin tüm hayatını değerlendirip, temel ihtiyaçlarına göre bir terapi programı belirlemek hayatı kurtarır.

 

V.S:Konuşma bozukluğu uzmanlığı yapmayı düşünen gençlere neler önerirsiniz?

 S.K:Sadece konuşma bozukluğu değil tüm meslek gruplarındaki gençlere önerim, kendilerini bol bol geliştirmeleridir. Özellikle yabancı yayın ve kaynakları takip etmeleri, bilimsel olmayan hiçbir bilgiyi kullanmamaları, bilimsel bakış açısına sahip olmak için bol bol araştırma yapıp, okumalarını öneririm. Üniversite eğitimi dışındaki mesleki gelişimlerini destekleyecek eğitim ve kurslardan yararlanmalarının büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. Özellikle konuşma bozukluğu uzmanlığı yapacak gençlerin ise mesleki hayata atılmadan önce bu alanda çalışan kişileri gözlemlemeleri, çocuk gelişimini öğrenmeleri, çocuklarla vakit geçirip, çalışabilecekleri gönüllü programlara katılmaları, dünyada uygulanan farklı teknik ve yaklaşımlar hakkında bilgi sahibi olmaları kendi çizgilerini, kendi yöntemlerini belirlemek adına yol gösterici olacaktır. Böylelikle deneyim süzgecinden geçireceği daha çok bilgiye sahip olacaklardır.

 

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related post

Çocukların Öğrenmesi Gereken 10 Temel Sosyal Beceri

Aşağıda belirtilen tüm beceriler aslında hem sosyal-duygusal beceriler hem de pragmatik dil becerileri alanına girmektedir. Konuşup, dili kullanan çocuklarda daha ileri dil becerileri olan bu[...]

Neden çocuğunuzla konuşurken hecelemeyin diyoruz?

Mesleki ve gündelik hayatımda en çok karşılaştığım durumlardan birisi sanırım çocuğuna yeni bir kelime öğretmeye çalışırken heceleyen ebeveynler olmuştur.  Ailelelerin bu tür[...]

“Kekemelik Duyduğumuzdan Fazlasıdır” Başlıklı Milliyet Gazetesi Köşe Yazım

23 Eylül 2017 Tarihli Milliyet Ankara Gazetesinde kekemeliği anlattım. Kekemelikte erken müdahale, özellikle okul öncesi dönemde ortaya çıkan kekemeliklerin ilkokul çağına[...]